Fosil yakıtların yarattığı küresel ısınma tehlikesi ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri, dünyayı alternatif enerji kaynakları arayışına itmekte ve fosil yakıtlar yerini giderek rüzgâr, güneş, biyokütle ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına bırakmaktadır.
Doğal kaynaklardan elde edilebilen ve doğa tarafından sürekli olarak yenilenebilen enerji olarak tanımlanan yenilenebilir enerji ya da başka bir deyişle sürdürülebilir enerji, kullandıkça tükenen bir kaynağa bağlı olmaksızın, sürekli kullanılabilen bir enerji türüdür.
Yenilenebilir enerji kaynakları, karbon emisyonlarını azaltarak çevrenin korunmasına yardımcı olmakta, yerli kaynak olduğu için enerjide dışa bağımlılığı azaltmakta ve istihdama katkı sağlamaktadır.
Biyolojik kütle olarak da adlandırılan biyokütle, organik içeriğe sahip ve çeşitli hazırlık işlemlerinden geçerek elektrik ve güç üretiminde kullanılabilen bir yenilenebilir enerji kaynağıdır. Biyokütle kaynağının depolanabilir olması, diğer yenilenebilir enerji çeşitlerine göre avantaj sağlamaktadır.
Biyokütle kaynaklarından enerji üretimi, enerji ithalatının önüne geçmesine ek olarak sağladığı ek istihdam ve sürdürülebilirlik ile ekonominin her alanı için yeni fırsatlar sunmaktadır. Bununla birlikte biyokütlenin devamlı ve düzenli olarak temin edilebilir olması, yenilenebilir enerji üretiminin uzun vadede sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması için önem kazanmaktadır.
Biyokütlenin sürdürülebilir bir şekilde enerji üretimi için kullanımının, kırsal bölgelerin kalkınması, farklı gelir kaynaklarının yaratılması, istihdam olanaklarının artması, fosil yakıt kullanımının ve ithalata bağımlılığının azaltılması, iklim değişikliğinin önüne geçilmesi, sera gazı emisyonunun azaltılması, biyolojik çeşitlilik, toprak kullanımı, su ve hava kirliliği gibi konularda olumlu etkileri bulunmaktadır.